Bir kavramın anlamlandırılması için çoğu zaman zıttı bulunması gerekir. Bir şeye sıcak diyebilmek için aynı ölçüde soğuk da diyebilmeliyiz. Aynı şekilde mutsuzum demek için mutluluğun da bizim için bir anlamı olması lazım. Mutsuzum çünkü mutlu değilim, biliyorum mutluluğun ne olduğunu. Yunan mitolojisinde de bu böyledir. Hades, yeraltının tanrısı iken, Zeus göklerin tanrısıdır. Bunu dinsel inanışlarda da görebiliriz. Habil, insanın iyi tarafını simgelerken, Kabil kötü tarafını temsil eder. Felsefede de yerini bulur zıtlıklar; Çin felsefesinde olan Yin Yang kavramını çoğumuz duymuştur. Anlam olarak bütünlüğü sağlayan iki yarı anlamındadır. İki tarafından biri olan yin karanlık ya da gölge, yang ise aydınlık ya da güneş anlamına gelir. Bu felsefeye göre iki zıt şey bütünlüğü tamamlar.
Finansal olarak çökmekte olmak bize çok acı verir ama aynı zamanda bize çok da şey öğretir. Bir daha bu duruma düşmemek için neler yapma(ma)mız gerektiğini keşfederiz, hangi önlemlerin işe yarayıp yaramadığı tecrübe ederiz. Aldatılmış olmak bize çok acı verir ama aynı zamanda çok da şey öğretir. Hangi tip insanlardan uzak durmamız gerektiğini, hangi durumların tehlike işaretleri olduğunu öğreniriz. Dolasıyla bazı şeylerin tepetaklak olması varlığımızı sürdürmemiz için olmazsa olmazdır.
Diş ağrısı bizi çileden çıkarsa da günlerimizi zehretse de geçtikten sonra sağlıklı olma hali bize daha kıymetli gelir. Aslında vermemiz gereken değeri yoksunluğunu hissettikçe daha çok anlarız. Beklenmedik olaylarla karşılaşmak ve hayal kırıklığı yaşamak, aslında düşündüğümüz kadar kötü olmayabilir. Hatta sahip olduklarımızı daha kıymetli hale getirebilir. İlişkiler zorlukları beraber aşabilmekle ilişki olur, başarılar olumsuzluklarla mücadele ettikten sonra gelir. Oruç Aruoba’nın dediği gibi “Yaşamı düğümlenmeden çözemezsin.”
Ancak bu olumsuz duyguları ve deneyimleri yaşarken, onların bize ne kattığını ve hayatın gerçeklerinden olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Çünkü bunları yaşarken üstesinden gelemeyeceğimizi, daha fazlasına katlanamayacağımızı düşünüyoruz. Çoğu zaman acı çekmek ve sıkıntı içinde olmak anlamsız gibi görünebilir, ancak aslında talihsizliklerin, kayıpların ve başarısızlıkların bize öğretici bir etkisi olduğunu gözden kaçırıyoruz.Heidegger’in de dediği gibi “Acı, iyileştirici gücünü hiç ummadığınız bir yerde gösterir.”
Hayatta bazen beklenmedik olaylarla karşılabiliriz ve dengemiz altüst olur. Böyle olduğunda bile hayat devam eder tıpkı kar küresindeki gibi yavaş yavaş dibe çöker acılar. Önce üşürüz sıcak bir yaz gününde güneşte ısınan derimizin hazzını tadabilmek için. Belki de sıcaktan bunalırız; soğuk bir suyu kana kana içebilmek için. Bu zıtlıklardan/zorluklardan ders çıkarmak ve ilerleme fırsatı bulmak belki de hayatın kendisidir. Çünkü hayatta bazı şeylerin irademiz dışında, kendi dengesine göre hareket ettiğini kabullenmek acılarımıza yeni bir kapı açar. Mutluluğun kapı komşusu olduğunu daha iyi anlarız. Belki de zıtlıkların olmasını kabullenmek, hayatı kabullenmektir. Kar küresi tepetaklak olduğunda işlevini yerine getirir: belki de hayat gibi.